“Meyveli ağaç taşlanır, kimi Yeşil der kimi kırmızı. Milletvekili Melih Meriç’in bu çalışkanlığı vatandaş ile el ele olmasın dolayı bazı kesimleri rahatsız etti. Çünkü onlar bu kadar vatandaşla iç içe olmadı ayağına gitmedi. Bu sefer göbekten beslenen bazı medya kuruşu ile sosyal medyada saldırmaya başladı. Maksat vatandaşla bu kadar iç içe olmasın. Eskisi gibi uzaktan uzağa merhaba desin. İş takip etsin. Servet üstüne servet kazansın, ihaleye fesat karıştırsın garibanların hakları gasp olup torpille eşe dosta mevkii sağlasın düşüncesindeler. Melih Meriç’in halka hizmetini engellenmesi için göbekten bağlı olan bazı medya organları Melih Meriç’e taşlamaya başladı. Müteahhit olan Melih Meriç’e eskiden yapılan işler üzerinden saldırmaya başlar. Yaptığı inşaatları arsasını yeşil der. Kırmızı der. Bu arkadaşlar göbekleri bazı belediye ve kurumlara ve milletvekillerine bağlı olduğu için sürekli saldırır. Ama unutmasınlar güneş balçıkla sıvanmaz.” Haber: Mehmet Hanifi Ceber
Sonuna attığı imzadan da anlaşılacağı üzere yukarıdaki yazı Hanifi Ceber’e ait. Yazıda bahsetmeye çalıştığı göbeği bazı belediye, kurum ve milletvekillerine bağlı olan kişi de, kendisinin bahsettiğine göre, ben oluyorum. Göbek bağı ile bağlı demeye çalışmış diye yorumladım ben onu. Yazdığı yazıda imla, yazım, kurallı cümle gibi kavramlar gözetilmediğinden dolayı yazıyı okurken cahilcemi epey ilerlettiğimi belirtmeliyim.
Hanifi iyi gazeteci, iyi bir yazardır.
Deneme, makale, öykü türlerinde yazılar kaleme alan Hanifi’nin bu türdeki yazıları okuyucusunu güldürürken düşündüren cinstendir.
Yazılarında genellikle sade bir dil tercih eden Hanifi bazen de ağdalı ve süslü bir dil kullanmayı tercih eder. Ne dediğini anlayan beri gelsin demezseniz kör olayım.
Yazılarındaki ana fikir ile temayı birbiri ile harmanlayan Hanifi’nin tam olarak ne dediğini bazen kendisi de bilmez.
Yazılarında betimleyici anlatım tarzını genellikle benimsiyor diyebileceğimiz Hanifi’nin bu tarz yazılarını okurken tasvir ettiği cadde ve sokaklarda bizzat kendiniz geziyorsunuz sanırsınız ama bir de bakmışsınız ki Hanifi sizi çıkmaz sokağa sürüklemiş.
Yazılarında öz ile biçimi birbirine tecavüz ettiren Hanifi kendine özgü kural tanımaz kalem stiliyle ve okuyucularına saç baş yoldurtan üslubuyla dikkatleri üzerine çektiği zamanlarda bir köşeye geçip kıs kıs gülerken bir sonraki hicvini yazacağı kalemini tükürükler.
Şimdi siz söyleyin ne olur, böylesi bir gazeteciye, böylesi bir yazara ben nasıl cevap yazayım?
Ben ilkokulu köyde okudum. Bizim köyde Papo emminin bir iti vardı; karabaş derdik, kara-kuru, tatlı bir hayvandı. İnsanlara asla saldırmazdı, çok severdik onu. Kendisine asla kıymazdık ama çocuk aklı işte, bazen etrafına taş fırlatırdık. Sen misin bunun etrafına taş atan? Başlardı attığımız taşlara saldırmaya… Bir taş atardık, ona saldırırken birimiz daha diğer tarafa taşı atınca bu defa o taşı bırakır diğer taşa saldırırdı. O köpeğin taştan taşa saldırması hoşumuza giderdi. İki ıslık çalınca da hiçbir şey olmamış gibi yine gelir kendini sevdirirdi.
Teşbihte hata olmaz; Melih Meriç’e bir köşe yazdım, Hanifi bize sallamış. CHP’lilerin etrafında dolanıyor tabi, hakkıdır.
Bu Hanifi’nin çok sevdiğim bir özelliği vardır. Aşırı sadık ve aşırı ilkelidir. Mesela CHP’den hiç vazgeçmedi. Öyle ki bu bizim Hanifi, haftalık bir gazete çıkarırdı. Haftalık dememe bakmayın, canı ne zaman isterse o zaman baskı yaptırırdı. Baskı yaptırdığı gün, aynı günün aynı sayısından iki ayrı gazete bastırırdı. Birinin manşeti farklı, diğerinin manşeti farklı olurdu. Geri kalan her şey aynı. Birinin manşetinde AKP’lileri överdi, birinin manşetinde de CHP’lileri överdi. AKP’lileri övdüğü gazeteyi AKP’lilere dağıtır, CHP’lileri övdüğü gazeteyi CHP’lilere dağıtırdı. AKP’lilerden yolunu bulurdu ama CHP’lileri manşetten mahrum bırakmazdı.
Dedim ya, ilkelidir bizim Hanifi. Garibim, ilkeli olduğu kadar da saftır; mükerrer gazetenin suç olduğunu bırakın, mükerrerin ne demek olduğunu bile bilmez.
Şimdi siz söyleyin, ben Hanifi’ye nasıl cevap yazayım?
Ha az kalsın unutacaktım Hanifi!
Bu ay Melih Meriç’ten 2 bin lirayı kabul etme. Bak kendisine yalakalık yapmak için kalkıp beni yazdın. Bu ay 5 binden aşağı parayı kabul etme. Sen o 5’i hak ettin Hanifi. O para ananın ak sütü gibi helal olsun sana. Sadakatinin makbuzunu kes kardeşim