Gaziantep’in en bilge gazetecisini buldum.
Sevgili Gaziantepliler, değerli meslektaşlarım, hele toplanın size en bilge gazetecimizi anlatayım…
Siz kırk akıllı olun, ben de bir deli!
Kalem ortaya koysun; kim cahil, kim veli!
Konumuz Abdullah Bilgiç-İslahiye’nin Sesi diye bir gazetesi olan bilge Gazeteci Abdullah Bilgiç...
İlk defa bir yazsını okudum. Soğuk kelimesini sovuk diye yazmış, öylesine bilge, öylesine donanımlı.
Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti’nin adaylarını değerlendirdiği yazısında aynen şu ifadelere yer vermiş: “…İbrahim Ay’a gazeteciler vefa gösterdi ve üçüncü defa gazeteciler cemiyeti başkanı seçti. Ama bir iftiraya kurban edilerek günlerdir cezaevinde yatıyor.”
Yazının tamamına baktığımda beni ilgilendiren, sadece bu yukarıdaki ifade.
Bak bilge gazeteci Abdullah Bilgiç! Belli ki konudan haberin yok ve İbrahim Ay’ın günlerdir cezaevinde yattığını söylüyorsun. Canım kardeşim, İbrahim Ay günlerdir değil, 2 yıl 3 aydan beri cezaevinde yatıyor. Kaba bir hesaplama ile 10 yıl daha cezaevinde yatacak.
Gelelim işin iftira kısmına…
İbrahim Ay ve beraberindeki 5 tetikçinin yargılaması toplam 6 yıl sürdü. 6 yılda 30 duruşma yapıldı, 30 tanık dinlendi, sayısız delil ortaya kondu ve İbrahim Ay ile beraberindeki cinayet ekibinin beni öldürmeye azmettirmekten 18 yıl hapis ile cezalandırılmasına karar verildi. Ağır Ceza’nın verdiği bu karar İstinaf mahkemesi tarafından da onandı. Dosya Yargıtay’da; tüm sanıklar cezaevinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da verilen cezalarda herhangi bir hukuksuzluk olmadığına ve dosyanın onanmasına dair tebliğnamesini yazdı. Sayın Bilgiç, senin o dahiyane zekan elbette tüm hukuk sürecinin üstünde bir bakış açısına sahip olabilir! Fakat yine de sen bir hukukçu tanıdığın varsa sor, sana anlatsın bu süreci.
Abdullah Bilgiç!
Sende nasıl bir zeka var? Kıskanmamak elde değil. Bilgeliğin, soyadındaki Bilgiç kelimesinden mi geliyor? Sen nasıl bir dâhisin ki Ağır Ceza Mahkemeleri, İstinaf, Yargıtay ve tüm hukuk mercilerinin İbrahim Ay’a iftira attığını anlayabildin ve bunu köşe yazına taşıdın?
Bulmacalarda çıkan “Bilgiçlik taslayan” sorusunun karşısındaki kutucukların “Ukala” şeklinde dolduruluyor olmasına senin adına dava açmayı bana düşündüren bu dahiyane zekana hayran kalmakla birlikte sana birtakım önerilerim olacak Abdullah Bilgiç!
Bu zekayı böyle hunharca harcama kardeşim.
Bence zekanı karbon bir malzeme ile kaplat, soğuktan ve sıcaktan olumsuz etkilenmesin.
Bence bu zekayı sigortalat, kazadan beladan bedelini almak üzere koru.
Bence İsviçreli bilim adamlarına git, bu zekanın sadece bir beyin tarafından taşınamayacağını ispatla, gerekirse zekanı vücudunun tamamına yaydır, tüm uzuvlarınla düşünmeni sağlasınlar, bu zeka bir tek beyne ağır yük!
Bence sen öldüğünde zekanı mumyalasınlar, insanlık tarihine ayrı bir ışık tutmalı bu zeka.
Abdullah Bilgiç!
Sendeki bu zeka Göbeklitepe’nin insanlık tarihindeki en eski yapı olmadığını ortaya koyar.
Sendeki bu zeka Einstein’i diriltir, Camus’a yeniden düşündürür ve Karacaoğlan’a yeniden yazdırır.
Keşke Nasreddin Hoca’nın zamanında yaşasaydın, o bilgenin seni tanımasını çok isterdim Abdullah Bilgiç, kuşkusuz, Hoca’ya ve fıkralarına çok büyük katkılar sağlardın.
Bu zekanın sadakasını ver Abdullah; Hak seni nazarlardan korusun.
Bu arada Abdullah Bilgiç! Yakın zamanda işyerinin kurşunlanması ile ilgili; evli bir kadının namusuna dolandı, bu yüzden böylesi bir eylem yapıldı deniliyor. İftira mı, gerçeklik payı var mıdır? Konuyu bilmediğim için soruyorum. Sağlıcakla kal!